Neden, Niye ve Niçin? Soru Cevap

Rüya görmek, insan zihninin en gizemli ve merak uyandıran faaliyetlerinden biridir. Uyku sırasında, özellikle REM (hızlı göz hareketi) evresinde beyin aktif şekilde çalışmaya devam eder. Bilim insanlarına göre rüyalar, beynin gün içinde yaşanan olayları, duyguları ve düşünceleri işlemesinin bir yoludur. Yani rüya görmek, bir tür zihinsel “dosyalama” sürecidir. Gün boyunca alınan bilgi, görüntü ve hisler rüya sırasında yeniden düzenlenir, bazıları hafızaya kaydedilir, bazıları ise silinir. Bu süreç, hem duygusal dengeyi sağlar hem de öğrenme kapasitesini güçlendirir. Psikolojik açıdan rüyalar, bastırılmış duyguların ve bilinçaltı düşüncelerin yüzeye çıkma biçimi olarak değerlendirilir. Sigmund Freud’a göre rüyalar, bastırılmış isteklerin semboller aracılığıyla dışa vurumudur. Carl Jung ise rüyaları, kolektif bilinçdışının sembolik dili olarak yorumlamıştır. Günümüz nöropsikolojisi ise rüyaları daha biyolojik bir temelde açıklamakta; sinir ağlarının rastgele aktivasyonlarını anlamlandırma çabası olarak görmektedir. Sonuç olarak, rüya görmek hem biyolojik hem psikolojik bir gerekliliktir. Beyin, uykuda bile düzenli olarak çalışır, duygusal yükleri hafifletir, öğrenmeyi pekiştirir ve yaratıcılığı artırır. Bu nedenle rüyalar sadece uyku sürecinin bir yan ürünü değil, zihinsel sağlığın da önemli bir parçasıdır.